28 Nisan 2011 Perşembe

Birkaç tavsiye......

İnternetten (karelidefter.blogspot.com'den) alınmıştır.
1- Bir yazar odasına mahkûm değildir. Daktilosuna ya da bilgisayarına bağımlı olmamalıdır. Gerçekten yazar olmayı düşünüyorsanız sokakta, yolda, kahvede düşünürken ya da dinlenirken de yazabilmelisiniz.

Özellikle kağıt kalemden kaçınmamalısınız sizin amacınız yazmak ve bunun neyle yapıldığı önemli değil. İlla daktilonun ya da bilgisayarın başına oturmanız gerekmiyor.

Önemsemediğiniz bir duygu, düşünce vaktinde unutulmadan bir yere not alınırsa, ileride bir gün bu notu üzerinde çalıştığınız yazınıza ekleyerek eserinizi ayrıntılı bir hale getirme imkânını yakalamış olursunuz.

Unutmayın ki bir yazar gördüğü hissettiği her şeyi bilerek ya da bilmeyerek eserine yansıtır. Bilerek, yaşanmış bir duygudan yola çıkan notlardan oluşturulan fikirler eserinizi daha gerçekçi kılacaktır.

2- İyi bir yazı için sessiz bir yerde güzel bir eve ya da bir villaya ihtiyacınız yok. Bunu aklınızdan çıkarmayın ki ikide bir “Benim imkânlarım sınırlı” bahanesiyle kendinizi yazmaktan vazgeçirmeyin.

Bertolt Brecht Nazilerden kaçarken otel odalarında (Finlandiya’da) yazmaya devam ederek birçok güzel eser yaratmıştı. Bazı yazarların imkânsızlıktan eserlerini kahve masalarında yazdığı bilinen bir şeydir. (burada, bizim yazarlarımızın hapishanelerde bitirdikleri eserleri hatırlamadan edemeyeceğim)

Onları örnek alarak her yerde yazılabileceğini anlamamız, yazmak için lüks ve rahat bir yer gerekmediğini öğrenmemiz akılda tutulması gereken en önemli konudur.

3- Yazınızı bitirince mutlaka bazı değişmesi gereken yerler olduğunu kabul edin. Yazdıklarınızın daha iyi bir etki bırakması için, atılınca anlamdan bir şey kaybettirmeyen kelimelerin, cümlelerin ya da paragrafların üstünü çizip, hiç çekinmeden atın. İyi bir yazar, ortaya çıkan eserin ilk halinin o eserin son hali olmadığını bilir.

4- Her gün ne kadar yazacağınıza karar verin, böylece kendiliğinden bir çalışma temposu oluşacaktır. Bu tempoyu devam ettirmek için ne zamanlar size uygunsa o zamanı seçin.

Sabahları erken saatler size uygunsa bir saat erken kalkmayı göze almalısınız ya da gece geç saatlerde bir saat daha geç yatmayı. Herhalde yazarlığın fedakârlık gerektirdiğini baştan biliyorsunuzdur :)

5- Fedakârlık derken her gün yüz sayfa yazmanız gerektiğinden bahsetmiyoruz. Önemli olan güzel ve hissederek yazmaktır.

Düşünülerek yazılmış güzel bir sayfa, kuru laf kalabalığından ibaret yüz kötü sayfadan daha iyidir. On gün sonra elinizde bin sayfalık bir roman müsveddesi yerine, on sayfalık olağanüstü güzel bir öykü olmasını tercih edeceksinizdir.

6- Gizli bir hazineniz var ve siz onu kullanmıyorsanız yazık ediyorsunuz demektir. “Bu hazine ne?” diye düşünmeyin orada rafta duruyor: Sözlük.
Evet sözlük bir yazarın hazinesidir bunu unutmayın.

Değerini daha iyi anlayabilmeniz için size minik bir ipucu vereceğiz; siz yazıyorken her zaman sözlüğe bakabilirsiniz ama okuyucularınız yazılarınızı okurken her zaman yanlarında bir sözlük yoktur.

Yalnız bunu avantaj olarak kullanayım “Yazarın ne kadar geniş kelime haznesi varmış.” dedirteyim derken yazınızı neredeyse hiç kullanılmayan kelimelerle doldurmayın.

Yine söylemekte fayda var; okuyucu yazınızı belki uçakta, belki deniz kenarında belki durakta araç beklerken okuyordur ve okuyucuların çoğu :) yanında sözlük taşımaz. Sözlüğü, yazınızı sadeleştirmek, daha anlaşılır kılmak için yabancı kelimeler yerine ne koymanız gerektiğini bulmak için kullanın.

7- Yazarken sadece parmaklarınızı kullanmayın. Kulaklarınızla duyun, burnunuzla koklayın, dilinizle tadın ve gözünüzle görün.

Bu,yazdığınız konunun içine sesleri, kokuları ve tatları da ekleyin demenin basit bir yolu.

Buz gibi suların gürül gürül akıp kovaları taşırması, fırından gelen mis gibi ekmek kokusu, trenin yanınızdan geçerken bağırmanızı bile bastıracak kadar gürültü çıkarması en çok bilinenlerdir ama siz sessiz bir odada naylon yer kaplaması üzerinde koşan karafatmanın ayak seslerini bile yazabilirsiniz.

Okuyucuların beş duyusunu da harekete geçirmelisiniz bu çok özel bir ipucudur, bunu bir yere yazın.

8- Çok zorlu anlatımlar, büyük düşünce kalıpları basit ve anlaşılır bir şekilde yazılamaz mı? Tabii ki yazılabilir yeter ki yazdığınız her cümleyi tekrar tekrar gözden geçirip sadeleştirmeye çalışarak yeniden düzenlemeyi denemek isteyin.

9- Öykünüzde karşılıklı konuşmalar var yazınız bitti ve içiniz rahat mı?

Olmamalı! Hemen yazınızı elinize alın ve bir de ayna bulun, başlayın kahramanların sarf ettiği cümleleri aynen aynaya bakarak söylemeye.

Ne oldu? Bazılarını sessiz, bazılarını heyecanla ya da çabuk çabuk, bazılarını ise durgun ve yavaş bir şekilde söylemek gerekiyor değil mi?

İşte kimin nasıl konuştuğunu da aynada gördünüz buldunuz, bunu yazınıza da ekleyin.

Aşağıdaki örnek iki cümleye bakın hangisi iyi bir yazar tarafından yazılmışa benziyor?

a) Helena- “Truva’yı bir daha göremeyeceğim” diyerek odadan çıktı.

b) Helena gözlerinde yaş, üzüntülü bir şekilde “Truva’yı bir daha göremeyeceğim” diyerek odadan çıktı.

10- Akıcılığı önleyen yerleri bulmanın en kolay yolu:

Yazınızı bitirince bir teyp bulun ve yazdığınızı okuyarak kaydedin.

Bir hafta sonra yazınızı elinize alıp teybin tuşuna basın. Dinlerken gözlerinizle takip edin ve nereleri kulağa hoş gelmiyorsa orayı takip ettiğiniz kâğıdın üzerinde işaretleyin.

Çalışmanızda akıcı olmayan yerleri belirledikçe bu kadar kolay bir yöntemle bunu tesbit ettiğinize şaşıracaksınız.

11- Yazarken mi düzeltmeli, bitirdikten sonra mı?

Bize göre bitirdikten sonra...

Çünkü yazarken, düzelte düzelte, denetleye denetleye, durup düşünerek bakmak doğal düşünce akışına engel olur. Siz önce içinizden geldiği gibi, dilediğiniz şekilde, istediğiniz kelimeleri kullanarak, kendinizi duygularınızın akışına bırakarak yazın.

Ruhunuzda ne varsa ortaya bir dökülsün, sonra bunu okuyarak düzeltmek kolay olur. Baştan, yazarken denetleyerek ruhunuzu dizginlerseniz yazdıklarınız duygu yönünden kesintiye uğrar ve eksik olur.

Unutmayın! Hatasız yazabilmek, “Etkileyici yazabilme” anlamına gelmez.

12- Fiilleri unutmayın, onlar satırlar arasındaki heyecanı okuyucuya ileten güvenilir dostlardır.

13- Yapacağınız iş kolay değil bunu aklınızdan çıkarmayın. Sakin olun, yazınıza sakin başlayın, çalışmanızı sakin sürdürün. Sabırsızca yazının bitişini düşünmeyin.

Adım adım: önce satırları, sonra paragrafları sırayla halledin. Yoksa paragrafın bütününü düşünmekten o anda yazdığınız satır tam istediğiniz gibi olmayabilir.

Aynı şekilde yazının bütününü ya da sonunu düşünmekten paragraflarınız da istediğiniz gibi olmaz. Kim “tamamı istediği gibi olmayan” bir yazı yazmak ister ki?

14- Çok ama çok zorunda kalmadıkça birbirine bağlı cümleler kurmaktan kaçının. En iyi cümle kısa cümledir. 15-20 kelime ölçü olarak her zaman en iyi uzunluk olarak kabul edilmiştir.

15- Kendinize bir kırmızı kalem alın. Yazılarınıza şöyle bir üstten bakın ve gözünüze uzun görünen paragrafları kırmızı kalemle ikiye, hatta üçe bölün.

Bir paragraf yedi cümle mi içeriyor? Hemen dördüncü cümlenin sonundan ayırıp yeni bir paragraf elde edin. Gerekiyorsa yeni oluşan paragraf başını tekrar düzelterek bir paragraf giriş cümlesine çevirin...

1 yorum:

  1. Merhaba,
    Önerileriniz gerçekten çok faydalı. Kişiyi yazmaya teşvik ediyor. Fakat Benim aklıma bir şey takıldı. Okumaktan hiç bahsetmemişsiniz. Sizce yazmak için önce okumak gerekmez mi? Yazmak birikim işidir. Birikim sadece okumakla elde edilmez ama birikimi aktarırken bu işi nasıl yapacağımızı da okuyarak öğrenmez miyiz? Sizi eleştirmek gibi bir niyetim yok; beni yanlış anlamanızı istemem. Sadece kafama takılan bir sorunu sizle paylaşmak istedim. Saygılarımla.

    YanıtlaSil